Hepimiz içinde bulunduğumuz ekosistemde güvende hissetmek, değer ve saygı görmek istiyoruz. Fakat günlük hayatın koşuşturması içinde bu ihtiyaçlarımızın karşılandığını ne kadar hissedebiliyoruz? Hele ki insan ömrünün uzamasıyla tarihte ilk kez 6 jenerasyon (Savaş Kuşağı, Baby Boomer, X Kuşağı, Y Kuşağı, Z Kuşağı ve Alfa Kuşağı) bir arada ve etkileşim halinde yaşamımızı sürdürürken. Aldığımız göçleri, kültür farklılıklarını saymıyorum bile. Hal böyleyken yanlış anlaşılmalardan, çatışmalardan, kopmalardan ve kaçınmalardan uzak durmak elbette kolay olmuyor.
Peki gün içinde yaşadığımız bin bir çeşit anlaşmazlıklardan yani kısaca iletişim kazalarından korunmanın bir yolu var desem? Nasıl mı? İçinde bulunduğunuz ve aktarmak istediğiniz konunun fotoğrafını çekerek. Burada fotoğraf çekmekten kastım aktarmak istediğiniz konu veya olayı tıpkı bir muhabir gibi fotoğrafladıktan sonra zoomlayarak detaylara bakıp karşınızda gözleri görmeyen biri varmışçasına fotoğrafta olanları net, yalın, anlaşılır, sadece görünen ve gerekli detayları ifade ederek aktarmaktan bahsediyorum.
Örnek vermem gerekirse; “Ne kadar dağınıksın veya odan çok dağınık toplar mısın?” demek yerine; (çünkü dağınıklık herkes için farklı anlam ifade edebilir) “Odandaki kirli çamaşırları kirli sepetine atar mısın?” şeklinde.
Normalde odanın fotoğrafını çekmiş olsaydınız ve sizi hiç tanımayan birine çektiğiniz bu fotoğrafta neler gördüğünü sorsaydınız neler görürdü? Bir odada yere atılmış kirli çamaşırlar. Olanı olduğu gibi ifade etmek yanlış anlaşılmaların önüne set çeker. 
İş yaşamından bir örnek: Örneğin çalıştığınız ekibe bir problem ya da olayı aktarmak istiyorsunuz. “Bu rapor/iş eksik/yanlış” demek yerine; “Raporu veya işi zamanında teslim ettiğiniz için teşekkürler. Raporun …….. başlığının altını detaylandırabilir misiniz? Raporda şu rakamları göremiyorum. Ekleyebilir misiniz?” şeklinde. Yabancı biri bu durumun fotoğrafını çekip bize göndermiş olsaydı göreceğimiz şey, bir rapor ve eksik kalan kısmı olacaktı.
Bir fotoğrafın detaylarını aktarıyormuş gibi iletişim kurmak, yorum, yargı ve suçlamalardan uzak durmamızı sağlar. Bu sayede diğer insanlar kendilerini savunma ihtiyacı duymadan iletişimde kalırlar. Ortamdaki tüm bireylerin, bakış açılarını, deneyimlerini ve ihtiyaçlarını rahatlıkla ifade edebilecekleri bir alan açılır. İşte bu sihirli alan açıldığında yeni fikirler ve çözüm önerileri yağmur gibi yağmaya başlar. Fikirlerin özgürce ifade edildiği ortamlardaki bireylerin potansiyel ve gelişimlerine büyük katkı sağlanır. Sosyal gerilimler azalır, kişilerarasında güven ve saygı köprüleri inşa edilir. Doğal olarak aidiyet duygusu ve bağlanma da beraberinde gelir.
Bu sayede insanların dünya görüşü genişler ve kapsayıcı zihniyete sahip bireyler, toplumda bütünsel olarak fayda sağlayabilecekleri çok daha fazla rolde görev almaya başlarlar. Değer görürler ve değerli hissederler.
Gözlemlerim ve deneyimlerime dayanarak rahatlıkla ifade edebiliyorum ki, sadece iletişim dilinde yaratacağımız bu minik fark bile toplumun yaşam kalitesini yükseltmekte etkili olabilir. Denemeye değer. Siz ne dersiniz?