Hayatın Anlamı I.
Anlam sevgiden önemlidir. Aşktan, özgürlükten, zenginlikten, şandan, şöhretten önemlidir. İnanmazsanız saydığım maddelerin başına “anlamsız” koyarak sizin için ne ifade ettiğine bir bakın.
Sizden bir şey rica edeceğim. Gözlerinizi kapatıp, zihninizde kendi ölüm sahnenizi kurun. Olabilmesi en muhtemel durum ne ise o şekilde. Dünya görüşünüz bu noktada fark etmez. İnancınız her ne olursa olsun emin olabileceğiniz iki şey var: Şu anki her şey bitiyor ve sonsuz bir sürece giriyorsunuz. Ve dönülmez akşamın ufkunda, her hücrenizle inanarak, şunu söylediğinizi düşünün kendinize:
“Ne anlamlı bir hayat yaşadım be!”
Hayatınızın bir döneminde büyük sıkıntılarla boğuştuğunuzu düşünün. Çevrenizdeki herkes sizi dışlıyor. Yaptıklarınız beğenilmiyor ama gece uyurken son düşündüğünüz şey şu:
“Anlamlı şeyler yaratıyorum!”
Bir düşünün! Her sabah aynaya baktığınızda kendinize şunu söylüyorsunuz:
“Anlamlı bir hayatım var.”
Bir kez daha düşünün. Hangisini tercih edersiniz? Anlamlı bulduğunuz şeyleri yaparak dışlanmayı mı yoksa anlamsız şeyler yaparak beğenilmeyi mi?
Cevabınız, sizi siz yapan en önemli unsurlardan bir tanesi. Peki siz bu soruya verdiğiniz cevabın “gerçekliğinden” ne kadar eminsiniz?
Öyleyse bir soru daha!
Burada hayatın anlamının ne kadar önemli olduğu gibi şeyler konuşuyoruz ve siz kendi hayatınızın anlamını sorguluyorsunuz. İyi hoş da…
Anlam ne demek?
Hayat ne demek?
Size soruyorum ama bunlara cevap vermek sizin işiniz değil. Felsefecilerin işi! Fakat onların da çoğunun soruları farklı.
“Bir şeyleri nasıl daha karışık karmaşık hale getirebilirim?”
“Nasıl bir gereksiz bunalım yaratıp kendimi derin birisi gibi gösterebilirim?”
“Bir soru geldiği zaman lafı nasıl karışık şeylerle oraya buraya çekebilirim?”
“Nasıl süper lüks görüntü verip hiçbir işe yaramayan fikir çıkarsam da namım yürüse” gibi şeylerle meşguller.
Günümüzde bir kısım düşünür anlaşılmayanı anlatmakla değil, süslü görünenleri konuşmakla ilgileniyor sadece. Dinler bu konuda çok daha iyi iş çıkarıyorlar. Kozmolojisiyle, ölüm sonrası ile aidiyet arzı ile çok işlevsel, paket cevaplar veriyorlar. Spiritüeller de hiç fena değil. Sallar yuvarlar, benimsenebilecek, pazarlanabilir cevaplar verirler. Günümüzdeki akademik felsefenin ise pek bir şeye cevap verebilecekmiş gibi bir hali yok. Oralardan bir çözüm bulmaya çalışmak elinde benzin bidonu ile yangınını söndürmeye benziyor.
Peki hayat anlamlı mı? Değil mi? Anlamı varsa nedir?
Bu sorular üzerine düşünüldüğünde kısa süre sonra kafa karışır. O karmaşanın arasında işe yarayacak bir sonuca da varılamaz. Birileri ile tartışmaya kalksalar kısa bir süre sonra bir kakafoni oluşur. Birinin söylediği ile öbürünün söylediği birbirini tutmaz. Sorularla cevapların bir alakası kalmaz. Konudan başka her şey konuşulur. Lüks fikirlerle kültür, bilgi, zeka gösterimi yapılır ve herkese bir iyilik yapılıp konuşma bitirilir. Bu örneğini verdiğim durum, sadece bu yazının konusu özelinde değildir. Birileri ne zaman solo veya grup olarak yüzeyselin biraz altına inmeye çalışsalar yukarıdaki durum oluşur.
Günümüzde felsefeden daha değerli entelektüel bir faaliyet düşünemiyorum ama bu yüce eylem “gereksiz kafa karışıklığı” ile zehirleniyor. “Gereksiz kafa karışıklığı” felsefe dünyasının farkında olmadığı bir veba gibidir. Öyle bir hastalık halinde ki, hem boğup öldürüyor hem de gerekli, hatta değerli görülüyor. Tam bir Albino Kuğu(1) sendromu!
Sorulara geri dönersek:
Hayatım Anlamlı mı ?
Bunları cevaplarken salatatif (2) bir yaklaşıma girmemek için önce sorunun parçalarına hakim olmak gerekiyor.
Anlam nedir? Hayat nedir?
Hayatın anlamını sorarken gerçekte ne soruyoruz? Sorduğumuz şey bizim için ne ifade ediyor? Burada günümüz için aşırı derecede radikal bir yaklaşım sergileyerek “ne konuştuğumuzu ve neden konuştuğumuzu bilmeye” çalışacağım. Bir kaya tırmanışçısı düşünün. Tırmanırken bir taşa tutunduğunda yaptığı ilk şey her şeyden önce taşı tartmaktır. Kişi önce yoklar acaba beni taşır mı diye. Önce adımımızı attığımız merdiven ya da tutunduğumuz taş sağlam olacak. Yoksa gereksiz kafa karışıklığına düşeriz. Ve bu öyle de bir bataklık ki bunun asla, farkında olmayız. Farkında olsak bile gırtlağa kadar battığımız çamurdan bırak kurtulmayı orada olmayı savunur hale geliriz.
Devamı, bir sonraki yazımda..
- Albino Kuğunun ne demek olduğunu sonraki yazılarda anlatacağı.
- Salatizasyon: Salatalaştırmak. Bir konuyu lüzumsuz yere laf salatası haline getirmek.